İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği’nde 600-700 bin kadar kimsesiz çocuk olduğu söyleniyor. Bugün bu sayı, resmî verilere göre bile 700 binin üzerinde, bazı iddialara göre ise 1,5 milyonu aşkın.
Kadın koşar adım ilerliyordu. Elinden tuttuğu çocuk, ona yetişmekte zorlanıyordu. Ara sıra tökezleyen çocuk, yavaş gitmesi için kadına bir şeyler diyecek oldu:
- Anne…
- Anne deme bana!
Çocuğu pasaport kontrolüne kadar getirdi kadın. Sonra sert bir ifadeyle sordu:
- Söylediklerimi unutmadın, değil mi?
- Unutmadım, anne.
- Anne deme bana!
Ve çocuk nasıl olduysa, yolun devamını tek başına getirdi ve dev gibi uçağın içinde bir nokta gibi ilerleyerek koltuğuna oturdu.
Bir an çevresine bakındı. Tek başınaydı. Yanında tanımadığı birçok yetişkin insan vardı. O ise küçücüktü. Daha yedi yaşındaydı. Ve koca uçakta, daha doğrusu koskoca dünyada yapayalnızdı.
Washington’dan kalkan uçak, saatler sonra Moskova’ya vardı. Çocuk ürkek adımlarla kalabalığı izledi ve pasaport kontrolüne kadar ulaştı. Polis şaşırarak sordu:
- Kimle birliktesin sen? Yalnız mısın yoksa?
Çocuk cevap vermedi. Kendisi gibi küçücük olan sırt çantasından bir kâğıt çıkarttı ve polise uzattı. Polis kâğıdı evirdi çevirdi, anlamadı. Sonra İngilizce bilen bir meslektaşını çağırdı. Çocuğun verdiği kâğıtta şöyle yazıyordu:
- Rusya Eğitim Bakanlığı’na. Ben ABD vatandaşı Torry Hansen. 18 Eylül 2009’da evlatlık edindiğim 16 Nisan 2002 doğumlu Artem Savelyev’i size iade ediyorum. Çünkü o, davranış bozuklukları olan, dengesiz ve acımasız bir çocuk. Böylelikle evlat edinme işlemini de iptal ettiğimi duyururum. 8 Nisan 2010.
Artem’in gerçek annesi yoktu. Yani vardı da, yoktu... Elinden “annelik hakları” alınmıştı. Belki alkol veya uyuşturucu bağımlısıydı, belki hapishaneye düşmüştü. Çocuk bakım evlerinde geçen birkaç yıldan sonra, aracı şirket onu bulup Amerikalı bir kadına önermişti. Fiyatta anlaşmış, gerekli yasal işlemleri de yapmışlardı. Sonrası… Sonrasını boş verin artık…
Artem yaklaşık iki yıldır Moskova yakınlarında bir çocuk bakım evinde. Ondan başka beş çocuğu daha olan bir Rus ailesine katılmak üzere.
Dört gün önce ABD’nin Tennessee Eyaleti’ne bağlı Lynchburg kentinde, yargıç Lee Russel, hemşirelik yapan Torry Hansen’a bu çocuğa her ay maaşının yüzde 27’sini gönderme cezası verdi. Ve evlat edinme pratiğinde bu olayın tehlikeli bir örnek oluşturabileceği görüşünden hareketle, çocuğu geri göndermenin evlatlıktan reddetmenin yasal olarak gerçekleştirilmesi anlamına gelmediğini saptadı.
Şimdi Rusya bu olayı tartışıyor. Biz de tartışmaya biraz katılalım. Ama bu olayın sınırlarını genişleterek.
* * *
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği’nde 600-700 bin kadar kimsesiz çocuk olduğu söyleniyor. Bugün bu sayı, resmî verilere göre bile 700 binin üzerinde, bazı iddialara göre ise 1,5 milyonu aşkın. Bunların çoğu Rus; Müslüman cumhuriyetlerde ve Kafkasya’da sahipsiz çocuk sayısı oldukça az.
Devlet kaynaklarına bakılırsa, Rusya’da her yüz çocuktan biri (bazı resmî kaynaklara göre ise yüzde 1,5’i) çocuk bakım evlerinde kalıyor. Bunların çoğunun anne ve babası sağ. Sadece geçen yıl 7500’ün üzerinde Rusya yurttaşının ebeveynlik hakları sınırlandı, 64 bini aşkını ise bu haklardan tümüyle mahrum bırakıldı (bunların önemli bölümü ya alkol veya uyuşturucu bağımlısı, ya da hükümlü).
Ülkede 2 binden fazla bebek koruma ve bakım evi, 1500 kadar çocuk yardım merkezi, yaklaşık 1400 kimsesiz çocuk okulu var. Araştırma ve anketlere göre, buralardan çıkan çocukların en az yüzde 70’i toplumsal hayatta ciddi sorunlar yaşıyor; suç işliyor, uyuşturucu ve alkol bağımlısı oluyor.
Kısacası kimsesiz, ya da fiilen kimsesiz çocuklarla ilgili tablo hiç parlak değil. Bunların en şanslıları evlat edinilenler arasında çıkıyor. İlginçtir, kayıtlara göre, çocukları evlat edinenlerin üçte ikisi Rusya yurttaşı, üçte biri ise yabancı ülkelerden. Yabancı ülkeler arasında ABD lider. Sonra İspanya, İtalya, Fransa ve Almanya geliyor.
Genel olarak dünyada en çok yabancı evlat edinen ülke ABD. Amerikalılar, en çok Çin, Etiyopya ve Rusya’dan çocuk alıyor. Geçen yıl toplam 9320 yabancı çocuk ABD yurttaşlarınca evlat edinildi; bunların 1016’sı Rusya’dandı.
Bir önceki cümlede “çocuk alıyor” demem, pek iyi bir anlatım olmadı galiba. Ama örneğin, Rusya’dan evlat edinmenin Amerikalılara 30-60 bin dolara mal olduğu söyleniyor. Aslan payı aracı (“satıcı”) şirketlere gidiyor tabii. Genel olarak yabancı bir çocuğun “ortalama maliyetinin” 30-35 bin dolar olduğundan söz ediliyor.
Yaklaşık 20 yılda Rusya’dan ABD’ye 50-60 bin kadar çocuğun gönderildiği iddia ediliyor. Her ne kadar kimileri Rus çocukları için “genleri bozuk, aileleri sarhoş, potansiyel suçlu, fahişe, intihara yatkın vs.” dese de, onlar genelde - güzel ve sempatik olmalarının da yardımıyla - sık sık tercih ediliyorlar.
ABD başta olmak üzere bir dizi ülkede evlatlık edinilen Rus çocukların kötü davranışlarla karşılaştığı, dayak ve işkenceye maruz bırakıldığı, hatta öldürüldüğü haberlerine son yıllarda sıkça rastlanıyor. Sonunda bu işe el atma ihtiyacı hisseden devlet, İtalya, ABD ve Fransa ile anlaşmalar imzaladı. Şimdi de İspanya, İngiltere, İrlanda ve İsrail ile anlaşma sürecinde.
Ayrıca son 1-2 yılda ülke içinde evlat edinmeye özendirilmesi, çocuk evlerine yardımın arttırılması ve çok çocuklu ailelere verilen sosyal desteğin genişletilmesi gibi çeşitli haberlere daha sık rastlanıyor. Ama bütün bunların henüz çok yetersiz kaldığı besbelli. Hâlâ yüz binlerce çocuk faydası kuşkulu kurumlarda, belki daha da fazlası sokaklarda…
Sonuçta çocuklarına sahip çıkamayan bir toplum var ortada. Ve devlet... “Büyük devlet” olma iddiasındaki bir devlet… Nüfusun artması için çağrı üzerine çağrı yapan devlet…
Çocuklarına sahip çıkabilmek, hem bir anne ve baba için, hem de toplum ve devlet için ahlaki sorumluluğun ve gelecek umudunun en önemli unsuru değil midir?
Hakan Aksay