.

.
» » ÖZERK KÜRDİSTAN’IN İLANINA RAMAK KALDI



ÖZERK KÜRDİSTAN’IN İLANINA RAMAK KALDI
Son günlerde Batı Kürdistan’da geçici yönetim çalışmalarının hızlanması hiçte tesadüfü değil. Ayrıca Afrin ve Kobanê bölgelerinde  resmi binalara Kürt Yüksek Konseyi’nin bayrağının çekilmesi de önemlidir. Bu adımların hızlanacağı görülüyor.
Çünkü ortada bölgesel ve küresel güçlerin desteğini alan çetelere karşı akıllara durgunluk vererek, direniş gerçekleştirmiş ve rüştünü ispatlamış bir devrim var. Bu devrimin ete-kemiğe bürünmesi siyasal, sosyal, ekonomik, askeri ve kültürel alanlarda zuhur etmesi kaçınılmaz hale geliyor. Yani halk kendi yönetimini kurmak, özerkliğini ilan etmek istiyor.
Bu sadece Kürdistan için değil, Suriye ve bütün Ortadoğu için önemli ve stratejik bir adım olacak. Yeni kurulacak Suriye’nin demokratik inşasına Kürtler kendi modellerini oluşturarak katılmak istiyorlar. Bu kaçınılmaz bir hale geliyor. Devrim artık Özerk Rojava Kürdistan’ının bölge ve dünya siyasi coğrafyasında yer almasını zorunlu kılıyor. Şimdi bunun doğum sancıları yaşanıyor.
Bu nedenle, bütün merkezlerde gözle görülür bir hareketlilik var. Batı Kürdistan devriminin son siyasal ve askeri hamleleri kartların yeniden dağıtılmasına yol açmasa da, hesapların yeniden gözden geçirilmesine yol açıyor. Deyim yerindeyse herkes durduğu yeri ve elini bir kez daha kontrol ediyor.
Abartısız söylemekte yarar var ki, YPG güçlerinin Batı Kürdistan’da sağladıkları askeri başarı ve bunun yol açtığı siyasal gelişmeler, Suriye sahasında olduğu kadar, bölgesel ve küresel güçler açısından da dikkatle izleniyor. PYD’nin ve Kürt Yüksek Konseyi’nin uluslararası güçler nezdinde itibari yükseliyor ve ‘makul partner’ durumuna geliyor.

DAVUTOĞLU MÜSLİM’DEN ÖZEL RİCADA BULUNDU MU?
Batı Kürdistan’ın kendi geleceğini belirleme konusunda hızlı ilerleyişi en çok da Türkiye’yi hareketlendirdi.
Türkiye Batı Kürdistan halkının iradesine saygı göstereceğine, küresel güçleri karşısına alma pahasına da olsa El-Kaide bağlantılı çeteleri destekledi. Ve halen bu desteği kesmiş değil. Yer yer bizzat kendisi mobil güçleriyle Kürtlere karşı kirli savaşta yer aldı. Ancak Kürt halkının meşru direnişi karşısında, Türkiye’nin dolaylı işgalci politikası çöktü. Bu çöküşün diğer bir nedeni ise, Türkiye’nin ABD ve İsrail’in ‘düşmanlarını’ kendisine dost edinmiş olmasıydı.
Gelinen aşamada Kürt direnişi, küresel güçlerin baskısı ve Suriye sahasında başarısız kalmasından dolayı Türkiye’nin bu çıkmaz sokaktan geri dönebileceğinin zayıf da olsa sinyalleri var. Türk başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun son günlerde ısrarla çeteleri desteklemedikleri yönündeki açıklamaları, Adana’da bir TIR içinde yüzlerce roketatar başlığının ‘ele geçirilmesi’ bu zayıf sinyallere örnek gösterilebilinir.
Öte yandan PYD eş Başkanı Salih Müslim’in gazeteci Amberin Zaman’a yaptığı ‘Türkiye artık eskisi kadar El-Kaide güçlerini desteklemiyor’ yönündeki açıklaması Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ‘özel ricası’ sonucu olduğu ihtimalini akla getiriyor. PYD lideri yaptığı bu açıklamayla bir taraftan Ankara ile gergin olan ilişkileri yumuşatma, diğer taraftan ise Türkiye’nin girdiği çıkmaz sokaktan dönmesine yardımcı olacak alan açmış oldu.

BATI KÜRDİSTAN İŞİN MERKEZİNDE
Sadece bu kadar değil. Müslim bu açıklamasıyla Til Koçer’in YPG güçlerince alınmasından sonra Kürtlerin İran’ın başını çektiği Şii eksenine kaydığını düşünenlere de dolaylı mesaj vermiş oldu. Müslim, müthiş bir diplomatik atak yaparak, aslında hem Şii eksenine, hem de Suudi-Türkiye mihmandarlı Sünni eksene de eşit mesafede durduklarını ilan etmiş oldu.   
PYD eş başkanı Müslim’in açıklamasının sonrasına tekabül eden Kürt Ulusal Kongresi’nin Hazırlık Komitesi’nin Hewler Toplantısı, daha önce veto edilen Sırrı Süreyya Önder’in de yer aldığı BDP heyetinin İmralı ziyareti, Ankara’da PKK ve PYD’nin katılmamasına rağmen, her ikisinin de damgasını vurduğu‘Kürtler Çözüm Modellerini Tartışıyor Konferansı’ ve en son Türk Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nun sözde ilişkilerde yeni bir sayfa açmak için yaptığı Bağdat ziyareti, Batı Kürdistan’ın merkezinde yer aldığı ‘işlerin’ hızlandığını gösteriyor.
Daha birkaç hafta önce Ankara ve Hewler’den peş peşe ‘veto alan’ PYD eş başkanı Salih Müslim’in yakın gelecekte bu merkezlerde en üst düzeyde kabul göreceğini beklemek mümkün. Kürt Ulusal Kongresi’nin Türkiye’nin baskısı sonucu ertelenmesi ve yine Türkiye’nin dayatması sonucu Hewler yönetiminin Müslim’e getirdiği yasak ile zirve yapan Kürtler arası krizin de ‘normalleşme’ aşamasına geçtiğini göreceğiz. Hiç abartısız söylemek gerekir ki, Türkiye Batı Kürdistan politikasında girdiği çıkmaz sokaktan dönmeye başladığı andan itibaren ise, Öcalan’ın değimiyle ‘Sırat Köprüsü’nde olan çözüm sürecini de ipten almış olacak

1881-38(*_*)_Bitmeyen^Başlangıç--Unknown

Zamanın yeniliklerine ayak uydurmayı kafirlik sayanların bu ZANNI islamı kafirlere esir etmek istemek değildirde nedir?HER SARIKLIYI HOCA SANMAYIN HOCA OLMAK SARIKLA DEGIL BEYiNLEDiR...M.K.ATATÜRK.
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt